Birleşen Gönüller

Bir fikir sanatla beraber yoğrulunca halkın içinde yol alır; dolayısıyla o fikir milletin kültürü haline gelir. Sanat fikrin zarfıdır; hem de özüdür. Bundan üç veya dört yıl önce “Allah’ın Sadık Kulu” adında Hz. Bediüzzaman’ın hayatını konu edinen bir sinema filmi yayınlandı. Hz. Bediüzzaman’ın hayatı çok yönlüdür. Mücadele ettiği konulardan biri İslamiyet’in maneviyattan kopup pozitivizme teslim olmasıdır. Pozitivizme teslim olan hayat üç boyutlu idrakin içinde kalır; dışarıdan kendisine bakamaz. Ayrıca cemiyeti ayakta tutan bir ahlak meselesi vardır; bir toplumun çürümesi orada başlar. Üstad’ın bütün eserleri o noktayı hedef alır. İdealizmin ne olduğunu da bu millete göstermiştir; dağda, bayırda, ev hapsinde tutulmuş, hapishanelere Medrese-i Yusufiye diyerek kimseye eyvallah etmemiştir. Daha pek çok tarafı filmlere konu olacak Bediüzzaman’ı gönül arzu eder ki genç nesiller layıkıyla anlayıp kavrayabilsinler.

Kırım, insanlığın kanayan yarasıdır; sorumluluğu olan hiç kimse bu yaradan bana ne diyemez. Kırım, milletimizin özbeöz vatanıdır. Cengiz Han’ın ahfadı orada otururdu, Osmanlı’ya bir dekadens hakim oldu mu, benden sonra tufan denmez, devletin başına Cengiz’in soyu getirilirdi. Kırım hanlığı, her bahar Rusya’ya karşı bir sefer yapardı; zira Yavuz Sultan Selim’in ‘Ruslar çok ürüyor, gözlerinizi oradan ayırmayın’ dediği rivayet edilirdi. İkinci kere Viyana’yı kuşattığımızda Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Jean Sobieski’nin 70 bin kişilik bir ordu ile üzerlerine geldiğini haber aldı. Bunun üzerine sadrazam, Kırım Hanı’na, Viyana’nın altı saat yukarısındaki İskender Köprüsü’nü tutmasını ve onları bu tarafa geçirmemesini emretti. Fakat Kırım Hanı Murad Giray, kendisine verilen emri yerine getirmedi; müttefikler ordusunun Tuna’yı geçişine seyirci kaldı. Bunun üzerine imamı yanına varıp; ‘Hanım şu bölük bölük geçen düşmanı kırdırsanız artık gerisi kesilmez mi?’ deyince Murad Giray ona şunu söyledi: ‘Behey efendi! Sen bu Osmanlı’nın bize ettiği cevri bilmezsin. Bu düşmanın def’i yanında la-şey idi ve bilirim ki dinimize ihanettir. Lakin gayret beni komadı, onlar da görsünler kendilerin kaç akça imiş; Tatar kadrini bilsinler.’

Aradan yüzyıl geçer geçmez General Potemkin, Kırım’ı işgal etti. Tatar ulemasını ve umerasını toplayarak Çariçe’nin şu mektubunu okudu; ‘… Ancak sizler benim nice bin askerimi katlettiniz ve bu uğurda çok para sarf etmeme sebep oldunuz. İşte bu sebeple Kuban, Tamam ve Kırım’ı memleketime ilhak ettim. ‘Daha sonra memleketin ileri gelenlerine ‘Kırım’ın istiklalinin ilga edildiğini, bütün Tatarların Rus reayası olduklarını’ bildirdi. (9 Temmuz 1783)

Kırım halkı boyunlarına geçen esarete direndi, ama sonuç elde edilemedi. Rus devlet adamları gözlerini buraya diktiler; yazlık saraylarını burada yaptılar. II. Dünya Savaşı patlak verince, Hitler’in de bu bölgeye yazlık sarayını yaptırmayı düşündüğü rivayet edilir. Doğu cephesi alev alev yanmaktadır. Kafkasya Türklerinden Niyaz ile Cennet büyük bir aşkla evlenirler, ne yazık ki mutlu yuvaları savaştan azade kalamaz, Nazi işgali yıldırım hızıyla köylerine kadar gelir. O zor günlerde masum bir Rus kızını hayatları pahasına Nazilerden saklarlar. Çünkü bizim töremizde sığınana yardım etmek vardır. Cennet köyün tamamına yakınıyla birlikte çalışma kampına gider, bu arada Niyaz’ı kaybeder.

Amerika Birleşik Devletleri’nin savaşa girmesiyle Almanlar için zor günler başlar. Cennet, küçük yavrusu Bedel ile yük vagonlarında hayata tutunmaya çalışır, Bedel eşi Niyaz’ın ona bıraktığı tek hatıradır. Ne vatanına geri dönebilir ne de Niyaz’dan bir haber alır, açlık ve sefaletin hüküm sürdüğü, birbirinden habersiz 50 yıllık ayrılık başlamıştır.

Aradan yıllar geçer, Bedel’in çocuğu Ayaz, Kazak Türk Koleji’nde okumaya başlar. Bir gösteri için Türkiye’ye gelirler, Ayaz burada dedesiyle karşılaşır, gözyaşlarıyla anılar birbirine karışır. Bu dram sadece bir Türk ailesine ait değildir, binlerce Türk ailesi bu dramı en derinlerinde yaşamıştır.

Şu bir realitedir ki, büyük sanat olaylarının altında işte böyle gerçek hikayeler yatmaktadır. Yukarıda kısaca bahsettiğim ve adı Birleşen Gönüller olan filmin yönetmenliğini Hasan Kıraç yapmış, senaryosunu Serkan Birlik ile Özgen Aras yazmış. İnsanın izlerken duygularına hakim olmakta güçlük çektiği bu film gerçekten büyük emek mahsulü. Bu başarılı yapıma imza atan ekibin bundan sonra daha büyük projelere imza atmalarını temenni ederim.

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/mehmet-niyazi/birlesen-gonuller_2255040.html

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.