Bir Uzun Seyahati Noktalarken (1)

İnsan, güzergâhı melekût âlemi, gözü ceberût ufkunda, hedefinde lâhût zirveleri, mülk diyarının üveyki, engin donanımlı, ekstra iltifatlara açık müstesna bir varlıktır. O, ruhlar âleminden ayrılarak gelir, melekût âleminin kesîf bir aynası sayılan, maddiyat, cismaniyat ve şehadet âlemi de diyeceğimiz bu mihnet ve nimet yurduna misafir olur; olur ve bir mânâda basireti, hep kalb ufku itibarıyla ışığın asıl kaynağı kabul edilen âlem-i ceberûta müteveccih yaşar. Yer yer esmâ ve sıfât ufkundan ceberût zirvelerine bakarken âlem-i lâhûtu heceler durur; "Kâb-ı kavseyn" hülyalarıyla yatar-kalkar; halâ-melâ rüyalarıyla farklı temâşâ zevklerine erer ve yürür soluk soluğa kendi "arş-ı kemâlât"ına, takdîr planına bağlı, istidat serhaddine doğru. İradesi Hak iradesine râm, hareketleri makro meşîet programına ayarlı, Yaratan'ın emirlerine itaatteki inceliğin farkında, her zaman Sahib-i Şeriat'ın rehberliği altında, basarı, basîreti nebîler, sıddıklar, salihler şehrahında yürür mâvera-i atlasa; mârifet avlar güzergâhında uğradığı herkesten ve her nesneden; yol boyu "Hû" sesiyle ürperir ve şahlanır küheylanlar gibi Mâbûd'unu, Maksûd'unu, Mahbûb'unu anarak...

Şer'-i şerîf, her zaman yanıltmaz bir rehber; ilâhî rahmetin değişik tecellî dalga boyları sayılan te'vil telattuflu üsluplar, farklı mizaçlara, meşreplere, mezâklara birer özel utûfe ve onları farklı enginliklere taşıyan ötelere ait hususî esintiler; hakikat aşkı, ruhlarında hiç bitmeyen birer enerji kaynağı ve her yanda görülüp duyulan sesler-sözler, her çeşitten nağmeler, nâmeler ve nakış nakış güzellikler, birer mârifet mesajı, birer hakikat sesi-soluğu boşalır onun letâif vadilerine ve bu iç içe mevhibeler sayesinde duyulur aynı hakikatin farklı derinliklerinin ifadesi olan şeriat, tarikat, hakikat ve mârifetin –bunların temel esasları mahfuz– birbiriyle tenasüp içinde birer buudu olduğu.

Bu ufuktan bakanlar için, değişik ahvâl, evsâf ve ef'âlin ihtilâfından ibaret olan hakâik ve şevâhid-i esmâ ayan olur.. her menzilde şevâhid-i Hak duyulur.. letâifin ihsaslarında bir enginlik görülür.. varlığın arka planı sayılan "âyân-ı sâbite" sezilmeye başlar.. herkesin istidadına göre esmâ-i ilâhiyenin dayandığı sıfât-ı sübhaniye belli çerçevede tebârüz eder.. ve hüviyet-i mutlaka ufkundan kalb yamaçlarına muttasıl şebnemler yağmaya başlar.. derken "latîfe-i rabbaniye", vahdet-i zâtiye mülâhazasıyla benlik fânûsundan sıyrılır ve bir sermestî yaşamaya durur. Şayet böyle bir müntehînin istidat serhaddi gidip de "insan-ı kâmil" ufkuna dayanıyorsa, mücmelde mufassalın şuhûdu, mufassalda da mücmelin ihtisası zevk edilmeye başlar ki, herkesin donanım ve kabiliyeti çerçevesinde her yanı, lütfedilecek olan farklı tecellî dalga boyunda değişik duyuş ve seziş esintileri kaplar ve kalb yamaçlarını farklı mevhibe sağanakları sarar. Böyle bir atmosferde her türlü iltibasa kapalı olmanın yolu, râh-ı Muhammed'den (sallallahu aleyhi vesellem) geçmekle beraber, sineler sayısınca farklı zevk ediş şekillerinin ve mahlûkâtın solukları adedince yöntem ve sistemlerin bulunduğu/bulunacağı da bir gerçek…

Bu yol ve yöntemlerledir ki, hak yolcuları kalb ve ruh ufkunda "seyr ilâllah" unvanıyla kendi uzaklıklarını aşarak O'nun yakınlığını duymaya koşar; "seyr fillâh" mülâhazasıyla kendilerini aradan çıkarır ve her şeyi O'na bağlı götürmeye çalışır; "seyr maallah" mazhariyetiyle O'nun maiyyetini kendi aşkınlığıyla zevk etmeye yönelir ve "seyr anillâh" zirvesinde de duyulanı duyurma, erilene erdirme, bilineni bildirme iştiyakıyla coşar; kesrete vahdet boyası çalar, o Ayanlardan Ayan'ı herkese beyan etmeye koşar ve oturur kalkar sürekli O'nu dillendirirler ki, bence hakikî insan olmadan gaye de bu olsa gerek...

Bu ufuk etrafında dolaşıp duran bir ruh her nefes alış-verişinde "Allah" der ve "Hû" ile soluklanır; soluklanır ve hayatının her saniye ve salisesinde İsmail Hakkı gibi sürekli:

"Menba-ı ayni'l-hayat, cism ü cândır zikr-i Hû,
Çeşm-i feyzi'l-cinân-ı câvidandır zikr-i Hû.
Onsekiz bin âleme "Hû"dur tecellî eyleyen,
Can gözü açık herkese armağandır zikr-i Hû.
Cevher-i esrâr, mânâ-yı maden-i "Hû"dan çıkar,
Ârif-i billâh olan bilir ne şândır zikr-i Hû.
Nakd-i ömrün rûz u şeb "Hû" zikrine sarf eyle kim,
Devlet-i kâmil, yârân-ı cihândır zikr-i Hû.
.................................
Âfitâb-ı zikr-i Hak'tır dilleri pürnûr eden
Hakkıyâ her zerreye vird-i zebandır zikr-i Hû"

der, "Hû" ile nefes alır verir.

İşte böyle bir tevhid eridir ki, "arınma" der, sürekli tevbe-inabe-evbe kurnaları arasında dolaşır durur; duyuş, seziş ve zevk ediş hâliyle nezâhet-i tabîiyesini dengeli tutmaya çalışır.. mütemâdiyen mehâfet ve mehâbet duygularıyla soluklanır.. der, hep zühd ve kanaat zirvelerini kollar.. ömrünü takva, vera' seralarında geçirmeye fevkalâde gayret gösterir.. tevekkül, teslim ve tefvîzi biricik güç kaynağı sayar.. mevhum hataları adına her gün kim bilir kaç defa kendi kendiyle yüzleşir ve kaç defa ilâhî lütuflar sağanağıyla bir kere daha kendine gelir, Hak ihsanlarını şükranla selamlar; imtihan ve ibtilâlar karşısında hükm-ü kazaya cân ile inkıyâdını yeniler.. talebe iktiran etmeyen nimetlerin mekr ve istidraç olabileceği endişesiyle tir tir titrer.. ve asla zevk u şevk ve ruhanî haz... gibi "cevz ü mevz" arkasında koşmaz.. heyecanlarını ve soluklarını ötelere ve daha ötelere bağlamış gibi her zaman nezahet-i fikriye ve beyaniye içinde bulunur.. ölse de doğruluktan ayrılmaz.. edebi, hayâyı "libâs-ı takva" bilir ve melekler gibi afîf yaşama peşinde olur.. samimiyet ve ihlâsı, yaptığı ve yapacağı her işin ruhu bilir, onları olmazsa olmaz kabul eder.. cömertliği ve civanmertliği, insan olmanın gereği sayar ve îsar ruhuyla oturur kalkar.. fenalıkları hep iyiliklerle savmaya çalışır, bunu yaparken de hiçbir iyiliği karşılıksız bırakmaz.. her günkü farklı murâkabe ve muhasebeleriyle kalbî ve ruhî hayatına yeni yeni derinlikler kazandırır.. aczini, fakrını "Ganiyy-i Mutlak" ve "Kudreti Sonsuz"a ulaşmaya yanıltmaz bir vesile bilir, mevhibe ve vâridlerini de her zaman istihkakı olmayan atıyyeler gibi görür ve şükranla gürler.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.