Hassas konular
Cenab‑ı Hakk’ın Zât, sıfât, esmâ ve ulûhiyetiyle alâkalı hususlarda söz söylerken çok dikkatli ve edepli olunmalıdır. Bunlar, bizim idrak ve ihata çerçevemizi aşacak kadar engin ve derin konulardır. Bize ait kelimelerin dar kalıpları, ummanlaşan o mânâları ifadeden her zaman âciz kalmıştır ve âciz kalacaktır. Bir kere onlar, keyfiyet ve kemmiyetten münezzeh ve müberradırlar. Evet, elimizde onları ölçecek ne bir ölçü ne de bir kıstas vardır. Bütün mukayese usûllerinin iflâs ettiği böyle bir zeminde, düşünceleri beyana dökmenin en beliğ yolu sükûttur, konuşmamaktır. Ne var ki bazen izah adına konuşma zarureti hâsıl olabiliyor. Öyle zamanlarda da, Bediüzzaman Hazretleri’nin tavır ve anlayışı bizler için bir ölçü olmalı ve yapılan izahlarda mutlaka “münezzeh, mukaddes, müberra” gibi edep ifadeleri kullanılarak Cenab‑ı Hakk’a ait “şuûn” öyle anlatılmalıdır.[1] Yoksa O Zât‑ı Ecell‑i Âlâ’dan, herhangi birinden bahsediyor gibi bahsetmek hatadır, ciddi bir saygısızlık ve cehalet ifadesidir. Hâlbuki ne cehalet ne de saygısızlık mü’mine yakışan sıfatlar değildir…
[1] Bkz.: Bediüzzaman, Sözler s.73 (Onuncu Söz, Dördüncü Hakikat), s.340 (Yirmi Üçüncü Söz, İkinci Mebhas), s.417 (Yirmi Beşinci Söz, Birinci Şûle).
- tarihinde hazırlandı.