Temsil peygamberi
Efendimiz sadece bir teşrî peygamberi değildi. O, aynı zamanda tam bir temsil peygamberiydi. Ne demiş, ne söylemişse mutlaka onu hayata geçirmiş ve tatbik etmişti.
Şimdi O’nun sadece bir itaat şuurunu nasıl mayaladığına bakalım: Bir toplum düşünün ki, bu toplumda ne babanın oğluna sevgi beslemesi ne de oğulun babaya saygı göstermesi söz konusudur. Bu toplum içinde kardeşler arası, menfaatin dışında hiçbir değer hükmü göstermek mümkün değildir. Hemen her evde birkaç köle vardır ve o günkü insanlar, bu kölelere herhangi bir ev eşyası kadar dahi değer vermemektedir. Kölelerin, efendileriyle aynı sofraya oturması; zaten kat’iyen söz konusu değildir. Evet, köleler de bir canlı türüdür; ama asla insan değillerdir. Bu itibarla da hür insanların yararlandıkları şeylerden kat’iyen yararlanamazlar. Bu düşünce, toplumda öylesine yerleşmiş ve kök salmıştır ki, aksini iddia etmeye imkân yoktur. Hatta böyle bir iddia cüreti, cinnetle eşdeğerdir. İşte böyle bir toplumda, Allah Resûlü öyle bir itaat şuuru geliştirip yerleştirmiştir ki, cihanda bir eşi ve benzeri yoktur.
O, sadece “Başınızdaki, kuru üzüm gibi kıvırcık saçlı bir siyahî de olsa, dinleyin, itaat edin.”[1] demekle işin yakasını bırakmamış ve meseleyi bizzat pratiğe döküp hayata da geçirmiştir.
Düşünün ki, Zeyd İbn Hârise azatlı bir köledir. Hâlbuki Allah Resûlü onu, içinde Cafer İbn Ebî Taliplerin, Abdullah İbn Revahaların ve Halid İbn Velidlerin bulunduğu bir orduya kumandan tayin etmiş ve bu orduyu Bizans’a karşı göndermişti.[2] Daha sonraki yıllarda meseleyi daha da bir kökleştirmek için, yine içinde Hazreti Ebû Bekirlerin, Hazreti Ömerlerin bulunduğu[3] bir orduya Üsame’yi kumandan tayin etmişti[4] ki, en mübalâğalı ifadeye göre o gün Üsame’nin yaşı henüz on yedi‑on sekizdir...[5]
Şayet Efendimiz’in, bütün söz ve icraatı bu şekilde değerlendirilebilse, O’nun sadece bir teşrî peygamberi olmayıp aynı zamanda bir temsil peygamberi olduğu hususu daha iyi anlaşılacaktır.
[1] Buhârî, ahkâm 4; Müslim, imâret 37.
[2] Bkz.: Buhârî, meğâzî 44; Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned 1/256, 5/299, 300.
[3] İbn Ebî Şeybe, el-Musannef 6/392, 7/415; İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ 2/249, 4/66.
[4] Buhârî, meğâzî 87; Müslim, fezailü’s-sahâbe 63.
[5] Bkz.: İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ 4/66; İbn Asâkir, Târîhu Dimaşk 8/51.
- tarihinde hazırlandı.