Mescid-i Aksa’nın Günümüzdeki Durumu
Binbir hâtıra ve hülyâya kaynaklık yapmış bu yüce mabet, şimdi, boynu buruk, iklîmi karanlık, görüp çektiklerinden bîtap, acı acı yüzümüze bakıyor gibi bir hüzün var çehresinde. Onu böyle müşâhede ettikçe âdetâ içimize kan damlıyor ve nefesimizin kesildiğini hissediyoruz. O, bir zamanlar gönüllerimize semâvîliği fısıldayan en kudsî bir mihrap, en mübeccel bir minber iken, şimdi kolu-kanadı kırılmış, kökünden koparılmış, âlem-şumûl ışığı söndürülmüş, kısır ve inhisarcı bir anlayışın elinde sönecekmiş gibi duran bir mum ve devrilecekmiş gibi duran bir garip iskelet...
Bizler, kardeşlerinden koparılmış bu mahzûn mabedi, ona ait levhalarda, maketlerde veya televizyon ekranlarını her müşâhede edişimizde, onu, o muhteşem günleri içinde tahayyül eder, etrafındaki "hayy-hû" yu duymaya çalışır ve kendimizi tam onun temiz atmosferine salacağımız esnada, birdenbire onu esîr eden hâin ellerin gelip rûhumuza saplandığını, ciğerimizi söküp aldığını duyar gibi olur ve yerimizde kalakalırız. Bu vaziyetiyle o bize hep, bir kısım kanlı deliler tarafından öldürülmüş, parça parça ve lime lime edilmiş bir mağdûr ve mazlûm insan şeklinde görünür. Dostlarının vefâsızlığı, düşmanlarının gadr u cefâsı arasında sıkışıp kalmış bu mazlûm ve mağdûr varlık, sanki kesilip biçilirken, doğranıp sağa-sola saçılırken çığlık çığlık bağırmış da, sesini bize duyuramamış gibi bir sitem müşâhede edilir çehresinde.
O, şaşkın ve hayret dolu gözlerimize, kendine has ve mahremiyetiyle her açılışında, vaktiyle taze, genç, alâka duyulan şimdi uçmuş renkleri, ölgünleşmiş manzarası; vaktiyle süslü ve nazlı, şimdi ihtiyar ve mecalsiz hâli, vaktiyle ibâdet ü tâatle çınlayan kubbesi, burcu burcu ruh ve manâ kokan çevresi, şimdi solmuş nakışları, kesilmiş sesi ve levsiyat işgaline uğramış etrafıyla âdetâ, bir insanın inkırâz bulan tâli’ini mırıldanmaktadır.
- tarihinde hazırlandı.