Mescid-i Aksa’nın Müslümanların Elinde Kaldığı Dönemler
Mescid-i Aksâ, ikinci bir altın çağını, âdil halife Hz. Ömer ile idrak etti. Birkaç asırlık bu yeni gül devrinden sonra haçlılar bir kere daha kan-irin ve alev içinde onun harîmini kirletip kubbesine salîb yerleştirdiler.
Mescid-i Aksâ’yı esâretten kurtarıp Müslümanlara onurunu iâde edecek güçlü bir irâdenin beklendiği bu dönemde, Kutlu Ma’bed, karşısında büyük târihî şahsiyet Selâhaddîn’i buldu, buldu ve kurtuldu. Bu mübarek ma’bedin dört asırlık en son sükûnet dönemi ise, yüksek ruh, nezih gönül ve büyük dâhi Yavuz Selim’le gerçekleştirilmiştir.
Bir zamanlar, din ve dînî hâtıraların ruh ve manâ gibi duyulduğu, tütüp durduğu ince ve nazlı bir mûcizeler iklîmiydi Mescid-i Aksâ... Şimdi onu, hâl-i hazırdaki sessizliği, daha doğrusu kendisinden beklenen sese göre durgunluğu, küskünlüğü ve yorgunluğuyla düşünüyor, onunla bulunamamanın "dâü’s-sıla" sıyla inliyoruz.
Mescid-i Aksâ, Ka’be ile beraber aynı zaman dilimi içinde, gökten gelen emirlerle, yerden fışkırır gibi fışkırıp yükselmiş ve yerinde kudsîlerin mihrâbı, yerinde de onların minberi olma pâyesiyle çağlar ve çağlar boyu harîmine girenlere kanatlarını açmış; en amansız, en îmansız devirlerde dahi onlara "Lâ zılle illâ zılluhû" soluklarıyla emniyet soluklamış ve yeryüzünün âdetâ "Cennetü’l-me’vâ" sı olmuş mukaddes ve mübarek bir mekândır.
- tarihinde hazırlandı.