İrade Hakkında İleri Sürülen Yanlış ve Hatalı Görüşler

Dünden bugüne bazı kimseler, irade-i cüz'iyelerini, o nâmütenâhi kudret ve irade gibi müessir tasavvur ettiklerinden kendilerini her şeye kadir ve her istediklerini yapabilecek ölçüde muhtâr sanarak şirke kapı araladı ve bir hayli insanın da dalâlete sürüklenmesine sebebiyet verdiler. Oysaki, bugüne kadar nice devâsâ kâmetler, nice kabına sığmayan cebbarlar, nice firavunlar, nice nemrutlar bir bir geldikleri gibi bir bir gittiler; arkalarında, tarihin küflü sayfalarına emanet kirli birkaç satır ve hafızalarda da mülevves birer hatıra bırakarak geldikleri gibi gittiler. Buna mukabil tarih nice cılız gibi görülen ses ve soluklara şahit olmuştur ki, bunlar iradelerini Allah'ın özel lütuflarıyla derinleştirip güçlendirmeleri sayesinde, her zaman sînelerimizde birer yâd-ı cemil olarak yaşamakta ve hâlâ bugünkü hülyalarımıza, yarınki rüyalarımıza can olup kan olup akmaktadırlar.

Bütün bunlardan anlaşılan şudur; var olmanın da, özel bir mahiyete mazhar bulunmanın da sırlı anahtarı, evvel ve âhir hep o Kudreti Sonsuz'un elinde olmuştur ve olacaktır. O Nâmütenahi Kudret bazılarının zannettiği gibi kâinatları yaratıp sonra da belli kanun ve nizamlara emanet eden bir kudret-i âtıla değil; O, ilklerden ilk, parça-bütün her şeyi yaratan evvellerden evvel bir ezelî ve canlı-cansız her nesneyi kendi kayyûmiyetiyle devam ettiren/devam ettirecek olan, âhirlerden âhir bir " - Dilediği her şeyi yapıp yaratan" ebedîdir. Bu müstakim düşünceyi kavrayamayanlar, biraz da her şeyi varlığın dış yüzü itibarıyla ve tekvinî emirlerdeki şartlı determinizmaya göre değerlendirdiklerinden, acz u ihtiyaç psikolojisiyle itidali koruyamayıp yer yer cebre düştükleri gibi, şartların elverdiği, istek ve dileklerinin karşılık bulduğu, dolayısıyla da bütün bütün küstahlaştıkları dönemlerde de mutlak tefvize saplanarak "ben ben" demeye başlamışlardır. Oysaki insanoğlu, beden ile ruhun, kalb ile aklın, kabiliyet ile inayetin, esbaba riayetle "Müsebbibu'l-esbab"a itikadın, irade ile mecburiyetin birleşik noktasında bütün yaratılmışlardan farklı bir câmiiyeti haiz, bir fâil-i münfail, bir muhtâr-ı muztar, bir sahib-i akl u kalb, bir merhamete muhtaç ve merhamet edilen, bir teveccühte bulunduğunda tenevvür eden, çok buudlu garip bir varlıktır ve hiçbir vasfı ve hususiyeti itibarıyla da mutlak ve müteâl değildir. Bu itibarla ıztırara saplananlar, farkına varsınlar varmasınlar, Allah'a zulüm ve cevr isnad etmiş olurlar. Hep ihtiyârdan dem vuranlar da sonuçta insanı ilâhlaştırmış sayılırlar.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.