Birkaç asırdan beri tamamen üslûbunu yitirmiş şu dünyada herkes bir şeyin peşinde; biz de kendi ruhumuzu arıyoruz. Bu aramayı devam ettirebilirsek, kendimiz olarak dirileceğimiz günlerin çok yakın olduğunu söyleyebiliriz.. Bir dönemde, sımsıcak dünyasını terk ederek çok garip arayışlara giren son birkaç nesil, kâh gidip maddeye ve makinaya sığındı.. kâh değişik fantezilere tav oldu.. kâh kendini en çılgınca hezeyanlara saldı ve ömrünü cinnetler içinde geçirdi.. Ancak şimdilerde o, az dahi olsa, boşlukta bulunduğunun farkına vararak alternatif düşüncelere kapı aralamaya, imandan söz edip, geçmişe değerler atfetmeye başladı.. Evet, milletimize vaad edilen İlâhî günlerin, bin bir şafak emaresiyle renk renk tüllendiği şu durgun görünümlü aktif zaman aralığında, geleceği omuzunda bayraklaştıracak aydınlık nesillerin ruh ve mânâ hamurunu, kendi teknemizde, kendi üslûbumuzla yoğurmalıyız ki; milletimiz, geçmişten gelen düşünce zenginliği ve tarih şuuruyla, dipdiri olarak yeni oluşumlara taşınabilsin. Evet, gözlerimizi kapayıp Hakk'a kulluk heyecanı içinde, dünyanın dört bir yanına saçacağımız tohumlar, O'nun inayetiyle bir gün mutlaka hayata yürüyecek; hatta çürüyüp gittiğini zannettiklerimiz bile, mevsimi gelince yediveren, yetmiş veren başaklar gibi salınıp kendi kaderlerinin bestelerini mırıldanacaklardır.