Enfâl, 8/44
وَإِذْ يُر۪يكُمُوهُمْ إِذِ الْتَقَيْتُمْ ف۪ي أَعْيُنِكُمْ قَل۪يلاً وَيُقَلِّلُكُمْ ف۪ي أَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ أَمْراً كَانَ مَفْعُولاً
"Allah, olacak bir işi yerine getirmek için (savaş alanında) karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözünde azaltıyordu." (Enfâl sûresi, 8/44)
Bu hâdise yine Bedir Savaşı'nda meydana gelmişti. Bedir'e Müslüman saflarında katılan insanlar, o güne kadar ciddî hiçbir harp görmemişlerdi. Ayrıca Medine'den çıkışta onların niyetlerinin savaş değil de kervanı takip olduğu gözardı edilmemelidir. Şimdi tam bu safhada, eğer Müslümanlar karşı cepheyi az olarak değil de, asıl güç ve kuvvetleriyle görselerdi endişe edip paniğe kapılabilirlerdi. Ne var ki, savaş başlayıp da, artık geri dönülemez bir yola girdiklerinde, Allah mü'minlere onların gerçek durumlarını gösterdi; ta ki Allah'a tevekkül edip O'nun inayetine sığınsınlar. Eğer bu az görme işi devam etseydi, ashab, düşmanlarının üzerine elini-kolunu sallaya sallaya giderdi. Zira genellikle insan, rahat ve rehavet anında bazen inayet ve ikramı unutabilir.
Burada ayrı bir hususa daha temas etmek yararlı olacak: Bedir'de yardım için gönderilen melekler, bizatihi insanlar gibi harp etmedi, kılıç kullanmadı ve kâfir öldürmediler. Onlar sadece, karşı cephenin moralini bozmak, mü'minlerin de kuvve-i mâneviyelerini takviye etmek için gelmişlerdi. Eğer, melekler de savaşın içine katılsalardı, esbap perdesi aralanır, insanlar gazi unvanını alamaz ve artık herkes bir inayet beklentisi içine girerdi. İnayetler ise, bu imtihan dünyasında daha çok perdeli olarak gelmektedir.
Evet, Allah'ın başta müşrikleri az göstermesi, henüz harp psikolojisinin kızıştırmadığı ruhlarda yılgınlık hâsıl olmaması, gözlerin korkmaması ve tam bir metafizik gerilimin gerçekleşmesi için ilk inayet ve ilk rahmetti. Karşı tarafın, Müslümanları az görmesi de o rahmet ve inayetin ayrı bir dalga boyuydu.. ve ancak böyle olduğu takdirde ashabın istihdamıyla murad-ı ilâhî tahakkuk edecekti. Sonra herkes herkesi gerçek kemmî ve keyfî buudlarıyla görmüştü ama ilâhî kaza süreci de başlamış.. mü'minler kendilerini kavganın göbeğinde bulmuş; ilâhî teyit ve iyi bir harp stratejisiyle kaderlerinin ikbaline koşarken, mülhit ve mütecavizler de teyitsiz, desteksiz birer enkaz yığını hâlinde dökülüp gitmenin en acısını yaşıyor ve idbarlarının ümitsiz mırıltılarıyla akıbetlerinin çukurlarına yuvarlanıyorlardı.
- tarihinde hazırlandı.