Kehf, 18/94
قَالُوا يَا ذَا الْقَرْنَيْنِ إِنَّ يَأْجُوجَ وَمَأْجُوجَ مُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ فَهَلْ نَجْعَلُ لَكَ خَرْجاً عَلٰى أَنْ تَجْعَلَ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ سَدّاً
"Dediler ki, Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cüc ve Me'cüc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir set yapman için sana bir vergi verelim mi?" (Kehf sûresi, 18/94)
Bu Çin Seddi veya Kafkasya'daki Demirkapı ya da daha başka bir yer olabilir. Ancak daha sonraki âyetlerde tarifi yapılan şekliyle, muayyen bir setten bahsetmek çok zor. Var olsa bile, tayini ciddî bir araştırma ister. Bu sebeple sedden ziyade, seddin arkasındaki topluma dikkat etmek lâzım. Evet, o toplum mânevî dinamikleriyle dimdik ayakta kaldığı müddetçe Ye'cüc-Me'cüc kabilelerinin fitne ve fesatları önlenebilecek; hiç olmazsa zararsız hâle getirilebilecektir.
Bence Zülkarneyn kıssasında küllî hükümler aramalı. Şöyle ki, devlet, devlet başkanının özellikleri, devletin devamı için şartlar.. vs. Aksi takdirde, tarihin derinliklerinde kalmış bir hâdiseyi hikâye etmiş oluruz ki, böyle bir yaklaşımla da Kur'ân'dan istifademiz ya hiç olmayacak ya da fevkalâde az olacaktır.
Burada anlatılmak istenen bir diğer husus da, yeryüzünde adalet ve istikametin temsilcisi olan Zülkarneyn'in, kendini ifade edemeyen veya ifade etmekten çekinen âcizlere, ezilenlere mesnet olmasıdır. O günkü ezilenler Türkler veya başka mazlum milletlerdi; ezenler de bölgeyi fesada veren Ye'cüc ve Me'cüc'dü. Bu aslı, nesebi ve kimliği belirsiz; ırz, namus, din ve milliyet tanımayan zorba kavmi, bir çılgınlığı esnasında Zülkarneyn durdurmuştu. Daha sonra da her devirdeki yeryüzü mirasçıları durduracak ve bu tarihî tekerrürler devr-i daimi حَتّٰى إِذَا فُتِحَتْ يَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَهُمْ مِنْ كُلِّ حَدَبٍ يَنْسِلُونَ 1
medlulünce Ye'cüc ve Me'cüc'ü tutan o sağlam "sed" ve o muhkem "redm" parçalanıp da o mütecaviz, o saldırgan toplum farklı nesiller hâlinde dere tepe aşıp her yanı istila edecekleri ana kadar da devam edecektir.
[1] "Nihayet Ye'cüc ve Me'cüc'ün sedleri açılıp her tepeden dünyaya akın etmeye başladıkları (doğru vaadin vaktinin yaklaştığı) zaman." (Enbiyâ sûresi, 21/96)
- tarihinde hazırlandı.