Sahabe ve Tabakât-ı Sahabe
Sahabenin tarifi ve kime sahabi deneceği mevzuunda en tercihe şâyân görüş Hafız İbn Hacer'e ait olanıdır. Ona göre sahabi: "Allah Resûlü'nü (sallallâhu aleyhi ve sellem) görüp, az dahi olsa sohbetine eren, O'nu dinleyen ve bu ahd ü peymân içinde vefat eden mü'min insandır."[1]
Bazıları, Allah Resûlü'yle (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir yıl hatta iki yıl birlikte olma şartını ileri sürmüşlerse de, cumhura göre, Allah Resûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) mübarek atmosferi içine giren ve o atmosferden kalbine ve ruhuna ilhamlar akseden, az buçuk O'nun nurlu ikliminden istifade edip ve vade vefa içinde ölüp giden her mü'minin, sahabi sayılacağında ittifak vardır. Kâfir, Resûlullah'ı (sallallâhu aleyhi ve sellem) elli bin defa da görse, sahabi olamaz.
Şüphesiz, her sahabi aynı derecede değildir. Sahabinin de kendi aralarında tabakaları vardır. Yolların bütünüyle sarpa sardığı dönemde Allah Resûlü'ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) iman edenlerle, hicretten ve en nihayet fetihten sonra iman edenler, herhâlde aynı kategori içinde mütalâa edilemezdi.
Mesele Kur'ân'da ve sünnette de böyle ele alınmıştır. İlgili âyetlerde muhacirlerin ve ensarın ilklerinden bahsedildiği gibi[2] fetihten önce infak edip savaşanların, fetihten sonra infak edip savaşanlardan daha üstün bir dereceye sahip oldukları da yine Kur'ân'da anlatılan gerçeklerdendir.[3] Ayrıca, bu farklılığı Efendimiz'in tercihlerinde görmek de mümkündür.
Meselâ, bir defasında Hz. Halid, Hz. Ammar b. Yâsir'i incitince, Allah Resûlü, Hz. Halid'i ciddî azarladı.[4] Hz. Halid, sâbikûn-u evvelûndan bir başkasıyla arasında benzer bir hâdise vuku bulduğunda da yine aynı muameleye maruz kaldı ve: "Benim ashabıma ilişmeyiniz!" sözünü işitti.[5] Bir başka defasında, Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir'i incitince, bu defa Allah Resûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hz. Ömer'e kaşlarını çatarak; "Hepiniz beni inkâr ettiğiniz zaman o beni tasdik etti. Ashabımı bana bırakmalı değil miydiniz?" ikazında bulundu. Hz. Ebû Bekir, dizleri üzerine çöküp: "Suç bendeydi yâ Resûlallah!" demesi ise, Ebû Bekir'ce bir davranıştı ve genel havayı tadile matuftu.[6]
Sahabenin tabakalarıyla alâkalı en iyi taksim ve tespit, Müstedrek sahibi Hâkim en-Nîsâbûrî'ninkidir. Ona göre, sahabe, on iki tabakaya ayrılır:[7]
- Raşid Halifeler ve onlarla beraber ilk iman edenler; bilhassa Aşere-i Mübeşşere'den geriye kalan altı sahabi.
- Dârü'l-Erkam ashabı, yani Hz. Ömer'in Müslümanlığından önce iman etmiş olup, imanlarını gizleyen ve Erkam b. Ebi'l-Erkam'ın hanesinde bir araya gelenler.
- Habeşistan'a hicret etmiş olanlar.
- Birinci Akabe Bey'atında bulunanlar.
- İkinci Akabe Bey'atında bulunanlar.
- Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) Kuba'dan Medine'ye teşriflerinden evvel mülâki olan ilk muhacirler.
- Bedir Ashabı.
- Bedir'le Hudeybiye vak'ası arasında hicret edenler.
- Bey'atü'r-Rıdvan Ashabı.
- Halid b. Velid ve Amr İbnü'l-Âs gibi, Bey'atü'r-Rıdvan ile feth-i Mekke arasında hicret edenler.
- Fetih'ten sonra Müslüman olanlar.
- Fetih'te, "ashabıyla vedalaşması" mânâsında "Vida Haccı" ve son haccı olması hasebiyle "Veda Haccı" denilen hacda ve sair yerlerde Efendimiz'i görmüş olan çocuklar.
[1] İbn Hacer, el-İsâbe, 1/7.
[2] Tevbe sûresi, 9/100.
[3] Hadîd sûresi, 57/10.
[4] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/89-90; İbn Esîr, Üsdü'l-gâbe, 4/132.
[5] Müslim, fedailü's-sahabe 222; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/266.
[6] Buhârî, tefsir (7) 3.
[7] Hâkim, Ma'rifet-ü ulûmi'l-hadis, 22-24.
- tarihinde hazırlandı.